Evlenmemiş Çiftlerin Hakları ve Sahip Olunan Çocukların Durumu

Türk Hukukunda Evlilik Dışı Çocuklar



Türk Medeni Kanunu’na göre yalnızca bu kanun dairesinde evlenmiş olan çiftler, resmi olarak evli sayılmaktadır. Bu prosedürler takip edilmeden yapılan hiçbir işlem; ne olursa olsun “evlilik” olarak adlandırılamaz. Bu açıdan halk nezdinde uygulanan “imam nikahı” gibi uygulamalar, kanun nezdinde evlilik olarak addedilmemektedir. Bu durumda da resmi olarak evlenmemiş; fakat evli gibi yaşayan ve müşterek çocuk sahibi olan kişilerin hukuki durumları değerlendirilmeye muhtaç kalmaktadır.

Hukuki açıdan evlilik birliği içinde doğmuş çocuk, başkaca herhangi bir işleme gerek kalmaksızın erkeğin çocuğu, erkek de çocuğun babası sayılmaktadır. Bu kendiliğinden kabul edilen bir karinedir. Aksi bir durumun varlığı halinde ayrıca dava açılması gerekecektir. Fakat netice itibariyle evlilik, doğrudan baba ile çocuk arasında soy bağı kurmaktadır.

Çocuğun evlilik dışı ilişkiden meydana gelmesi durumunda baba, müşterek çocuğun resmi babası olarak Nüfus Kaydında işlenmek istiyorsa “Tanıma” işlemini gerçekleştirmelidir. Anne doğum ile, baba ise evlilik birliği içinde doğrudan; evlilik birliği dışında ise yalnızca “Tanıma” ile soy bağı kurabilmektedir.

Evlilik Dışı Çocukların Velayeti



Evlilik birliği içinde dünyaya gelen çocukların velayeti anne ile babaya ait olarak ortak kullanılır. Evlilik dışında dünyaya gelen çocuklar açısından velayet kural olarak anneye aittir. Çünkü evlilik dışında da olsa anne ile çocuk arasındaki soy bağı doğum ile kazanılmaktadır. Eğer baba, evlilik dışında dünyaya gelen çocuk için “Tanıma” işlemi yapmış ise velayet talebinde bulunabilecektir. Annenin 18 yaşında küçük, kısıtlı ya da vefat etmiş olması durumlarında ise velayet doğal olarak anneye verilmeyecektir. Bu durumda hakim öncelikle “Tanıma” işlemi yapan babanın velayet hakkına ve şartlarına haiz olup olmadığını araştıracak; bu halde velayeti babaya verebilecektir. Eğer baba bu şartlara haiz değilse ya da kendisine ulaşılamıyorsa çocuğa vasi atanması gerekebilecektir.

Evlilik Dışı Doğan Çocuğun Soyadı



Evlilik birliği içinde dünyaya gelen çocuklar, başkaca bir işleme gerek kalmaksızın babanın soyadını kullanır. Evlilik birliği dışında dünyaya gelen çocuklar açısından ise soyadı kullanımı, baba ile çocuk arasında soy bağı kurulup kurulmamasına göre değişecektir. Buna göre eğer baba ile çocuk arasında soy bağı kurulmuşsa; yani baba çocuğu tanımış ise çocuk babanın soyadını kullanabilecektir. Eğer çocuk ile baba arasında soy bağı kurulamadıysa çocuk annenin soyadını kullanacaktır. Ters ihtimalde çocuk ile baba arasında soy bağı kurulmamış; fakat sonradan “Babalı Davası” yoluyla soy bağını mahkeme ile kurmuşsa yine babanın soyadını kullanabilecektir.

Evlilik Dışı Çocuklar İçin Nafaka Talebi



Nafaka, kural olarak Türk Medeni Kanunu nazarında düzenlenmiş ve Boşanma Davası’nın fer’isi nitelikli bir dava türüdür Buna göre evlilik birliği mevcut olmayan bir çift için nafaka hususunun gündeme gelebilmesi için öncelikle çocuk ile baba arasında sarih bir soy bağına ihtiyaç vardır. Çocuk ile baba arasında soy bağı kurulmadıkça nafaka talebi hiçbir surette gündeme gelemez. Bu açından baba isterse Tanıma yoluyla tanıyarak ya da çocuk isterse “Babalık Davası” yoluyla soy bağı kurabilir. Bu aşamadan sonra çocuk, babadan nafaka talebinde bulunabilir.

İmam Nikahlı Eşin Tazminat Talebi



İmam nikahlı eşlerin ayrıldıktan sonra mallar üzerinde talepte bulunup bulunamayacakları ya da tazminat talebinde bulunup bulunamayacakları çok tartışılına konuların başında gelmektedir. Yukarıda müşterek çocuklar açısından iştirak nafakasında bahsettiğimiz üzere tedbir ya da yoksulluk nafakası, Türk Medeni Kanunu’na göre kurulmuş evlilikler için söz konusu hak ve alacaklardır. Bununla beraber imam nikahlı evliliklerin, Türk toplum yapısında öyle ya da böyle bir yer kaplaması nedeniyle Yargıtay, bazı kararlarında kadınların Türk Medeni Kanunu’na göre değil; ama Türk Borçlar Kanunu’na göre “haksız fiile” dayalı olarak manevi tazminat talebinde bulunabileceklerini kabul etmektedir. Fakat burada esas olan TBK hükümleri olduğu için temel unsur, geçerli ve kabul edilebilir bir haksız fiil halinin olup olmamasıdır. Eğer evlilik sırasında kadın reşit ve mümeyyiz ise burada haksız fiilden bahsedilemeyeceğini belirten yargı kararları da mevcuttur.

Avukat Gizem Deren Pınar